ESTETİK BURUN AMELİYATLARI NEDEN ARTTI?
SELFİE ÇEKİMLERİNİN İLGİSİ VAR MI?
Son yıllarda teknolojinin hızla gelişmesiyle birlikte, hemen herkesin elinde olan akıllı telefonlar ile selfie yani kendi kendimizi çektiğimiz fotoğraflar dünya genelinde büyük bir akım şeklinde yaygınlaşmıştır.
Sosyal medyanın yaygın kullanımı, insanlara ideal bir güzellik kavramını dayattı. Her ne kadar insanlık tarihinin başlangıcından bu yana kendimizi bir idealle kıyaslıyor olsak da kusurlarımız ve ulaşmamız gereken ideal bize hiç bu kadar sık hatırlatılmamış, fiziksel özelliklerimiz hiç bu kadar sık insanların eleştirisine sunulmamıştı.
Sosyal medyanın sürekli kullanımı ve “ selfie çekimi”, düşük benlik saygısı ve beden dismorfik eğilimlere dönüşebilir. Benlik saygısı, medya ve akranlar tarafından dış görünüşün önemi ve başkalarının güzellik standartlarının benimsenmesine yol açar. Aşırı sosyal medya kullanımı ve özçekim nedeniyle bireylerin gün içinde ideal bir fotoğrafı halka sunma konusunda kafaları meşgul olabilir.
Sosyal medya kullanımının yaygınlaşması ile paylaşımlar arttı. Kişiler paylaşımlarına dikkat etmeye başladılar. Paylaşım öncesi daha güzel bir görünüme ulaşmak için fotoshopların yapılmasıyla da , fotoğrafta kişilerin kendi yüzleriyle ilgili memnun olmadıkları yerler , kişinin kendisi tarafından farkedilmeye başlandı. Bu da bir süre sonra rahatsızlık hissi olarak kendini gösterdi.
Hızla artan bu selfie çılgınlığında, en sık tercih edilen selfie fotoğrafları, genel olarak sağ ve sol çapraz pozlar olmaktadır. Bu da burnun kavis, kemer, uç kısmındaki en ufak kusurları dahi belirgin hale getirmektedir.
Filtresiz paylaşılamayan fotoğraflar ve plastik cerrahi ile mükemmel görünüm elde edilmeye çalışılan bir kısır döngü başladı. İnsanların dış görünüşlerinden memnun olmamaları ve çareyi giderek daha fazla estetik operasyonlarda aramaları şaşırtıcı değildir.
Olumsuz beden imajından çoğumuz muzdarip; dünya çapında kadınların üçte ikisinden fazlası medyanın dayattığı güzellik standardına ulaşma baskısının fiziksel özellikleri konusundaki kaygılarını arttıran en önemli faktör olduğunu söylüyorlar.
Beden Dismorfik Bozukluk (BDB) ise nispeten nadir görülen ciddi bir psikiyatrik hastalıktır. Beden dismorfik bozukluğu, temelde bir fiziksel kusuru olsun veya olmasın kişinin bu dış görünümü ile zihinsel olarak aşırı derecede uğraşması ve meşgul olması hali olarak tanımlanabilir.
Hasta gerçek ya da kurmaca bir fiziksel kusur üzerine bir takıntı geliştirip kıyafet değiştirir, sık sık aynaya bakar, yakınlarından onay alır, algılanan bedensel kusur üzerinde günde birkaç saat veya daha uzun süre düşünür, sosyal kaçınma veya kozmetik veya giysi ile kamufle etmeye çalışır, tekrar tekrar görünümü kontrol eder, diğer insanlarınkiyle karşılaştırır ve çoğu zaman sözlü güvenceler arayabilir.
Bu tarz günlük hayatı kısıtlayan kompulsif ritüeller uygular. BDB bu açıdan obsesif-kompulsif bozuklukla yakından ilişkilendirilir.
Çalışmalarda hastalığın genel toplumda görülme sıklığı % 2-3 olarak kabul edilirken, genç erişkin ve/veya öğrencilerde görülme sıkılığı %12-13 değerlerine kadar yükselmektedir.
Büyük utanma duyguları içinde olan bu hastaların, cesaretlenip duygularını doktorlarına açmaları oldukça zordur. Bu hastalar mevcut algıları nedeniyle aslında psikiyatri kliniklerinden önce plastik cerrahi, dermatoloji uzmanlarına, diş kliniklerine başvurmaktadırlar.
Rahatsızlığın kadınlarda görülme oranı biraz daha fazladır.
Tedavisinde ilaç tedavisi ve psikoterapinin beraber uygulanmasının, bu tedavi yöntemlerinin birisinin tek başına uygulanmasına göre çok daha üstün olduğu görüşünün tüm dünyada yaygın kabul görmektedir.